Değişen Rekabet Dengeleri ile Gelişen Yönetim Anlayışı

Yönetim Kuramlarına  tarihsel açıdan bakıldığında;  Organizasyona  ağırlık veren geleneksel klasik yaklaşımlar (1887-1927),  İnsana ağırlık veren davranışçı (neo klasik) yaklaşımlar (1909-1945) ve  örgütü bir sistem olarak ele alan sistem yaklaşımları görülür.

 Klasik Yönetim Kuramı, Fransa’da Fayol (1916), Amerikada Taylor (1911), İngiltere’de Urwick (1928-1943) ve Brech (1957) tarafından savunulan şirketin organizasyonel yapısına odaklanan bir yönetim anlayışıdır.Buna göre hedeflerin gerçekleştirilmesindeki en önemli aracın “Organizasyon” olduğu savunulmuş,hep iyi bir organizasyon yapısının nasıl olması gerektiği ile ilgilenilmiş ve insan unsuru, psikolojik ve sosyal çalışma koşulları  dikkate alınmamıştır. Bu özelliklerinde dolayı klasik yönetim kuramı sınırlık ve mekanik olmakla eleştirilmiş, yerini neoklasik Yönetim anlayışına bırakmıştır.

Neoklasik Yönetim Kuramı,organizasyonun sosyal ve beşeri yönünü dikkate alan bir yaklaşım geliştirmiştir.

 Mayo (1933), Roethlisberger (1941) , White, Gardner, Moore (1957), Mcgregor (1960), Likert (1966) ve Dubin (1969) tarafından savunulan bu yaklaşıma organizasyonların sadece beşeri yönünü inceleme konusu yaptığı ve sistemin parçası olan diğer konuları dikkate almadığı için yerini modern yönetim kuramına bırakmak zorunda kalmıştır.

Modern Yönetim Kuramı, gelişen sanayi ve teknoloji ile birlikte yönetim anlayışına yeni yaklaşımlar getirmiştir. Bunlardan en önemlisi örgütü bir sistem olarak ele alan ve en iyinin durumdan duruma değiştiğini kabul eden durumsallık yaklaşımıdır.1980’li yıllardan sonra önem kazanan küreselleşmeyle birlikte “yerel rekabet”ten “küresel rekabet”e geçiş yaşanmıştır. Bununla birlikte  bilim ve teknolojide gerçekleşen  büyük dönüşümler ve  artan müşteri beklentileri ile birlikte rekabet giderek artan bir yoğunlukta sertleşmiştir.

Bu rekabet ortamında piyasalarda ürünün fiyatına duyarlılığı artmış, daha önceleri “Maliyet + Kar = Fiyat” hesaplaması yerini “Fiyat-Maliyet= Kar” hesaplamasına bırakmıştır. Bu sebeple dünyadaki birçok şirket ayakta kalabilmek için müşteri ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaya, hatta bunları yönlendirmek için proaktif olmaya, ürünlerin pazara girme zamanının azaltmaya, ürünleri düşük maliyet ve artan kalite ile üretmeye odaklanmışlardır.

Sonuç olarak eski yönetim anlayışı yerine süreç verimliliğine esas alan, stratejik hedeflere ulaşmada süreç yönetiminin en önemli araç olduğunu savunan yeni yaklaşımlar geliştirilmiştir.

Toplam Kalite Yönetimi; artan küresel rekabet, gelişen teknoloji, değişen müşteri beklentileri çerçevesinde sürdürülebilir mükemmelliği sağlamayı amaçlayan bir yönetim yaklaşımıdır. Organizasyonu, Stratejik hedefler doğrultusunda yönelendirerek iç ve dış müşteri memnuniyetinin sağlanmasını hedefler.

 Kaynak: Arzu Akçal Aras (2005),Mehmet Hüseyin BİLGİN 2006,Nezahat GÜÇLÜ 2003, Ulaş (2002)Düren, 2000:6-8; Erdoğan, 2000:19-21

Yorum bırakın